kafetaryaya oturduğum gibi bir sigara yaktım
bugün sigara yasağının ilk günü.
bir polis memuru yanaştı "ehliyet,ruhsat?"
"hay hay" dedim.
"bizimle merkeze kadar gelmelisiniz"
merkezde çay ikram ettiler
ne iş yaptığımı sordular.
"armatörüm.bu da teknelerim.resimlere bakın"
defne ve ıtır
pek ala, pek çıtır.
"bakımları, izinleri her şey tam mı?"
"sorunsuz, memur bey"
eh, bizi de gezdirirsiniz artık"
"hay hay" dedim,gülümseyerek.
dışarı çıktım bir sigara yaktım
artık özgür bir insandım.
16 Temmuz 2010 Cuma
Masum
Seni sevmiştim!
diye bağırdı,en iyi arkadaşının ardından
sana güvenmiştim!
cevap gelmedi.
boşalttı içindeki tüm ünlemleri
gık bile demedi karşısındaki
ki deseydi bu onu iyice delirtirdi
neyse ki ölüler konuşmaz.
en azından öyle derler
sadece katiller bilir
ne kadar çenesidüşük olduklarını,
bazı ölülerin
o da biliyor.
14.7.10
diye bağırdı,en iyi arkadaşının ardından
sana güvenmiştim!
cevap gelmedi.
boşalttı içindeki tüm ünlemleri
gık bile demedi karşısındaki
ki deseydi bu onu iyice delirtirdi
neyse ki ölüler konuşmaz.
en azından öyle derler
sadece katiller bilir
ne kadar çenesidüşük olduklarını,
bazı ölülerin
o da biliyor.
14.7.10
Firari Bozgun
kırık kalpler değil
yaşlı bir kemik kırığı gibi kaynayamadık
yazgımız ayrı,yollarımız ayrı
yazgı diye bir şey var mı bilmem ama
inanmak isterim.
seni başkasıyla gördüğüm an
soluğu odamda aldım.
zaten sadece odamda soluk alırım.
seni de oradan,odamdan gördüm
yürürken onla,elele,mutlu,tasasız
gelmemiştin buraya
gelmek istemedin,iyi ettin
gelsen de nefes alamazdın eminim.
bugün ayın kaçı Temmuz 2010
yaşlı bir kemik kırığı gibi kaynayamadık
yazgımız ayrı,yollarımız ayrı
yazgı diye bir şey var mı bilmem ama
inanmak isterim.
seni başkasıyla gördüğüm an
soluğu odamda aldım.
zaten sadece odamda soluk alırım.
seni de oradan,odamdan gördüm
yürürken onla,elele,mutlu,tasasız
gelmemiştin buraya
gelmek istemedin,iyi ettin
gelsen de nefes alamazdın eminim.
bugün ayın kaçı Temmuz 2010
Damgalanan
beni kendine saklama
imzala ve iade et
bahşiş falan da verme
yoksa gene gelirim
melek gibi dolaş karalarınla
masabaşında oyala ve ihanet et
şeytan ağlıyor gözlerinde
önüme bile bakamıyorum
korkudan
hep korkudan
kitap bile okuyamaz oldum.
mektubumu okumadan imha et
sevgilin
seni gerçekten seven sevgilin
8.6.10
imzala ve iade et
bahşiş falan da verme
yoksa gene gelirim
melek gibi dolaş karalarınla
masabaşında oyala ve ihanet et
şeytan ağlıyor gözlerinde
önüme bile bakamıyorum
korkudan
hep korkudan
kitap bile okuyamaz oldum.
mektubumu okumadan imha et
sevgilin
seni gerçekten seven sevgilin
8.6.10
9 Temmuz 2010 Cuma
DÜNYA KUPASI
FUTBOL CENTİLMENİ
sakin bir koyun tepesinde konumlanan
odamda uçuşan sinekler ve kıyıya vuran
dalgaların sesinin bileşimi vuvuzela gibi
nizami gol ile ofsayt arasındaki
ince çizgide
koşuyorum gayrınizami.
dev ekranda dünya gördü
ama hakem vermedi golümü.
BEYAZ PELE(AHTOPOT PAUL)
Sorbonne'da beni sormuşlar
İşim olmaz akademikle,
Top yuvarlak,müdafaa'a konsantre
ama yıllar geçti hüsranla,ümitle.
Sırtı dönük pivot forvet
gibi bekledim asistleri
ne gelen var ne giden
yok mu bozan kehanetini
Bunlara şiir denemez tabii ancak şiirin Cantona'sı Cemal Süreya'nın "Metin Oktay" şiirini yazıcaktım ama çok uzunmuş.bi ara yazarım umarım.
Hollanda yıllar yılı en güzel top oynayan takım oldu.DK98,EURO00,EURO08 benim bildiklerim.En şahane,en harika topu oynayıp da elendiler.Kazanamadılar eleme usulünde.En kötügörünen Hollanda'yı seyrettiğimiz bu DKda finale çıkarak Ömer Üründül ve ahtapot Paul hariç herkesi şaşırttılar.Kaybettikleri o yılların şerefine de hakediyolar bu konumu.İspanya ise yıllar yılı(08'e kadar) gizli favor,gönüllerin temsilcisiydi.Şimdi Avrupa Şampiyonluğu üstüne DK ile önemli bi efsaneyi gerçekleştirmek üzereler.Her ikisi de gönüllerin şampiyonu.Kaybetme korkusuyla hatayı kaldırmayan ve pısırıklaşan futbolun zevk vermeyeceği aşikar ancak en azından bu sefer gönüller kazanacak.Kim kazansa sevinirim kıvamında bi final.Gönül ister ki 2014te Uruguay-Gana(vb) bi final görebilelim.98-00 fransa 08-10 ispanya olursa önümüzdeki yıllarda,özellikle 18-20 turnuvalarında ahtapot pauller çoğalıcak,bir dünya olucak.herkes ahtapot paul olucak.
sakin bir koyun tepesinde konumlanan
odamda uçuşan sinekler ve kıyıya vuran
dalgaların sesinin bileşimi vuvuzela gibi
nizami gol ile ofsayt arasındaki
ince çizgide
koşuyorum gayrınizami.
dev ekranda dünya gördü
ama hakem vermedi golümü.
BEYAZ PELE(AHTOPOT PAUL)
Sorbonne'da beni sormuşlar
İşim olmaz akademikle,
Top yuvarlak,müdafaa'a konsantre
ama yıllar geçti hüsranla,ümitle.
Sırtı dönük pivot forvet
gibi bekledim asistleri
ne gelen var ne giden
yok mu bozan kehanetini
Bunlara şiir denemez tabii ancak şiirin Cantona'sı Cemal Süreya'nın "Metin Oktay" şiirini yazıcaktım ama çok uzunmuş.bi ara yazarım umarım.
Hollanda yıllar yılı en güzel top oynayan takım oldu.DK98,EURO00,EURO08 benim bildiklerim.En şahane,en harika topu oynayıp da elendiler.Kazanamadılar eleme usulünde.En kötügörünen Hollanda'yı seyrettiğimiz bu DKda finale çıkarak Ömer Üründül ve ahtapot Paul hariç herkesi şaşırttılar.Kaybettikleri o yılların şerefine de hakediyolar bu konumu.İspanya ise yıllar yılı(08'e kadar) gizli favor,gönüllerin temsilcisiydi.Şimdi Avrupa Şampiyonluğu üstüne DK ile önemli bi efsaneyi gerçekleştirmek üzereler.Her ikisi de gönüllerin şampiyonu.Kaybetme korkusuyla hatayı kaldırmayan ve pısırıklaşan futbolun zevk vermeyeceği aşikar ancak en azından bu sefer gönüller kazanacak.Kim kazansa sevinirim kıvamında bi final.Gönül ister ki 2014te Uruguay-Gana(vb) bi final görebilelim.98-00 fransa 08-10 ispanya olursa önümüzdeki yıllarda,özellikle 18-20 turnuvalarında ahtapot pauller çoğalıcak,bir dünya olucak.herkes ahtapot paul olucak.
17 Mayıs 2010 Pazartesi
Türk Futbolunun Gerçek Devrimi
Şaibe kelimesinin tarif etmekte zayıf kaldığı bir ortamdan Fenerbahçe’nin kucağından şampiyonluk kupasını almak her babayiğidin harcı değil.Öncelikle bu yüzden Bursaspor’u kutlarım.
Ayrıca Anadolu takımlarının şiddetle ihtiyaç duyduğu özgüven ve özsaygıyı onlara armağan etmek gibi önemli bir iş daha başardılar bu şampiyonlukla.
Ancak oluşan bu tabloda(Bursaspor’un şampiyonluğu da kuşkusuz net bir devrim ) başka bir noktanın,başka bir devrimin Türk Futbolu’nun geleceği açısından dönüm noktası olduğu fikrindeyim.
Her taraftardan azgın bir müşteri,her kupadan tek şampiyon(o da kendisi-her ne şekilde olursa olsun-) yaratmaya dayalı Aziz Yıldırım tipi başkanlığın,”Feneğbahçe Cumhuğiyeti” saçmalığının,medyadan yönetime tüm futbola egemen olan sarı-lacivert diktanın,Real Madridleşme çabasının,kraldan çok kralcılığın belki de sonu olacak bir şampiyonluk bu.Bu şampiyonluğun gerçekten büyük bir anlam kazanması ve sıklıkla dile getirildiği gibi devrimsel bir özellik taşıyabilmesi için;Bursa’nın diğer Anadolu kulüplerine iyi örnek olması gibi,Fenerbahçe’nin bugünkü vaziyetinin de diğer büyüklere,özellikle göz boyamaya dayalı saçma sapan transferleriyle gün geçtikçe batan Beşiktaş’a(ve onun Aziz Yıldırım hayranı başkanına) kötü örnek olması gerekmektedir.
4 yılda 2. kez bu büyük şoku yaşayan Fenerbahçe’nin girdiği bu depresyondan çıkması kolay olmayacak ve bazı taşlar yerinden oynayacak.Umarım ki bu bunalım hali futbolumuzdaki medyatik ve endüstriyel çılgınlığın sonu olacak.Zaten bu çirkin oligarşi sona erdiği an Bursaların,Trabzonların,Gazianteplerin şampiyonluğu da sıradan bir durum haline gelecektir.
Ayrıca Anadolu takımlarının şiddetle ihtiyaç duyduğu özgüven ve özsaygıyı onlara armağan etmek gibi önemli bir iş daha başardılar bu şampiyonlukla.
Ancak oluşan bu tabloda(Bursaspor’un şampiyonluğu da kuşkusuz net bir devrim ) başka bir noktanın,başka bir devrimin Türk Futbolu’nun geleceği açısından dönüm noktası olduğu fikrindeyim.
Her taraftardan azgın bir müşteri,her kupadan tek şampiyon(o da kendisi-her ne şekilde olursa olsun-) yaratmaya dayalı Aziz Yıldırım tipi başkanlığın,”Feneğbahçe Cumhuğiyeti” saçmalığının,medyadan yönetime tüm futbola egemen olan sarı-lacivert diktanın,Real Madridleşme çabasının,kraldan çok kralcılığın belki de sonu olacak bir şampiyonluk bu.Bu şampiyonluğun gerçekten büyük bir anlam kazanması ve sıklıkla dile getirildiği gibi devrimsel bir özellik taşıyabilmesi için;Bursa’nın diğer Anadolu kulüplerine iyi örnek olması gibi,Fenerbahçe’nin bugünkü vaziyetinin de diğer büyüklere,özellikle göz boyamaya dayalı saçma sapan transferleriyle gün geçtikçe batan Beşiktaş’a(ve onun Aziz Yıldırım hayranı başkanına) kötü örnek olması gerekmektedir.
4 yılda 2. kez bu büyük şoku yaşayan Fenerbahçe’nin girdiği bu depresyondan çıkması kolay olmayacak ve bazı taşlar yerinden oynayacak.Umarım ki bu bunalım hali futbolumuzdaki medyatik ve endüstriyel çılgınlığın sonu olacak.Zaten bu çirkin oligarşi sona erdiği an Bursaların,Trabzonların,Gazianteplerin şampiyonluğu da sıradan bir durum haline gelecektir.
1 Mayıs 2010 Cumartesi
1 mayıs!
"Tarihi sadece polislerle okumak mümkün. Tarihin kapısını her zaman polisler tutmuştur.
1977 yılının 1 Mayıs’ında, bilinmezler-bilinip de dile getirilemeyenler-dile
getirilse de gerçekliğin resmi yorumuna asla sızamayacak olanlar listesinde
sağlam bir yeri olan üniformalı-üniformasız suikast timlerinin becerdikleri de Taksim Meydanı’nı işçilere-emekçilere mümkünse sonsuza dek kapatmayı hedeflemiş bir komploydu. "
*Yıldırım Türker'in Radikal Gazetesi'ndeki 1 mayıs 2010 tarihli yazısından alıntıdır.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=994451&Yazar=YILDIRIM+T%C3%9CRKER&Date=01.05.2010&CategoryID=97&utm_source=feedburner&utm_medium=feed&utm_campaign=Feed%3A+YildirimTurker+%28Y%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m+T%C3%BCrker+Radikal+Yaz%C4%B1lar%C4%B1%29&utm_content=Twitter
1977 yılının 1 Mayıs’ında, bilinmezler-bilinip de dile getirilemeyenler-dile
getirilse de gerçekliğin resmi yorumuna asla sızamayacak olanlar listesinde
sağlam bir yeri olan üniformalı-üniformasız suikast timlerinin becerdikleri de Taksim Meydanı’nı işçilere-emekçilere mümkünse sonsuza dek kapatmayı hedeflemiş bir komploydu. "
*Yıldırım Türker'in Radikal Gazetesi'ndeki 1 mayıs 2010 tarihli yazısından alıntıdır.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=994451&Yazar=YILDIRIM+T%C3%9CRKER&Date=01.05.2010&CategoryID=97&utm_source=feedburner&utm_medium=feed&utm_campaign=Feed%3A+YildirimTurker+%28Y%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m+T%C3%BCrker+Radikal+Yaz%C4%B1lar%C4%B1%29&utm_content=Twitter
6 Mart 2010 Cumartesi
İKİ DÜRÜM BİR CENAZE
Evde kedim Fırfır’ın ölüsünü bulduğum gibi bu cehennemden çıkma Ağustos gününde kendimi dışarı atıyorum. Sıcaktan nevrim dönmüş.Bir şeyler içmem,serinlemem gerekiyor.Tekel’in birine dalıyorum.İçerde yaşlı bir kadın.Britanya’dan fırlayıp Ataşehir’e gelmiş adeta.
“Hava çok fena di mi evladım”diyor.
“Aynen,teyze”diyorum.”bi ice tea versene?””Şeftalili olsun” diye ekliyorum.
Ice Tea kutusunu uzatıyor.İnceliyorum.”Tamamdır,alıyorum” diyorum.
“Ver şu kutuyu”diye çıkışıyor ters ters.
“Anlayamadım”gerçekten anlayamadım açıklayamıycam bunu.
“Ice Tea’yi almıyacağını ikimiz de gayet iyi biliyoruz”.”buradan doğruca çıkacaksın,dünyayı turlamak için bir tekneye atlicaksın,sonra ıssız bir adaya düşüp,3 sene boyunca her gün bi düğmeye basıp dünyayı kurtarıcaksın.Ve bunları yapmazsan herkes ölücek” diyor kadın.
“Şaka yapıyor olmalısın.”diyorum.
Ardından beni kandırdığını söylüyor ama şu anda dükkanın önünden geçen kadınla beraber olmazsam gerçekten herkesin ölüceğini söylüyor.Bahsettiği kadın sarışın,benden uzun ve iş kıyafetlerinin içinde taş gibi duruyor.
Tabii ki ona inanmıyorum.”Yaşlı bunak”diye söyleniyorum.
“Şurdaki adama bak” diyerek karşıdan karşıya geçen bi adamı gösteriyor ve bir saniye sonra çat.Adam,belediyenin kapatmayı unuttuğu bir rögar deliğine düşüyor.
“Şimdi bana inandın mı?”diyor gizemli teyze.”Tabii ki hayır” diyorum teyzenin gösterdiği kadının peşinden giderken.
Kadının girdiği bara giriyorum ben de.Önce bir içki ısmarlamayı öneriyorum,muhabbetimiz koyulaşınca yemeğe davet ediyorum.O ise içki üstüne kokoreç yemeye bayıldığını söyleyince beraber Koko Musti’ye gitmemizi öneriyorum.
Kokoreçlerimizi yedikten sonra onu evine bırakıyorum,ve beni kahveye davet ediyor.Dünyayı kurtardığım bir gün daha..
Doktor Muharrem bu anlattıklarımı tepki vermeden dinlerken başını aşağı yukarı sallayıp durdu.Sonra yanıma gelerek “Nuri” dedi.”Sana kötü bi haberim var.Aslında bakkaldaki yaşlı teyze gerçek değil.Bak,sen bakkaldayken çekilmiş bir fotoğraf.İçerde kimse yok.”
Gerçekten de bomboş dükkanda gidip dolaptan Ice Tea alırkenki bir fotoğrafım bu.”Ama”diyorum.”O teyze bana Ayşe’yi gösterdi.Teyze gerçek değilse ben nasıl Ayşe’yi fark edip peşinden gidip 1 senedir kimseyle beraber olmadığım halde şak diye onu yatağa attım?”.Doktor Muharrem kafasını sağa sola sallayıp duruyor.”Hayır Nuri” diyor.”Ayşe de senin hayal ürünün.O gerçek değil” diyor.Koko Musti’de tek başıma kokoreç yerken çekilmiş fotoğrafımı sallandırıyor.”Yoo” diyorum.”Bu gerçek değil,fotoşop”.Sağ alttaki tarihi görünce beynimden vuruluyorum.O geceyi gösteriyor.
“Peki” diye başlıyorum ama devamını getirmekte biraz zorlanıcam.”Ayşe gerçek değilse,o gece kimle beraberdim?”
“Sana bunu söylemek zorunda kalmıyacağımı umuyodum”diyor Doktor Muharrem.”Ama hastalığın çok ilerlemiş durumda,o yüzden bunu görmeden bana inanmazsın” diyor.Sıradaki,o gece Ayşe’nin evinde çekilmiş bir fotoğraf.Ama Ayşe yok.Ben ve sevimli kedim Fırfır pek samimi bir şekildeyiz..
“Hava çok fena di mi evladım”diyor.
“Aynen,teyze”diyorum.”bi ice tea versene?””Şeftalili olsun” diye ekliyorum.
Ice Tea kutusunu uzatıyor.İnceliyorum.”Tamamdır,alıyorum” diyorum.
“Ver şu kutuyu”diye çıkışıyor ters ters.
“Anlayamadım”gerçekten anlayamadım açıklayamıycam bunu.
“Ice Tea’yi almıyacağını ikimiz de gayet iyi biliyoruz”.”buradan doğruca çıkacaksın,dünyayı turlamak için bir tekneye atlicaksın,sonra ıssız bir adaya düşüp,3 sene boyunca her gün bi düğmeye basıp dünyayı kurtarıcaksın.Ve bunları yapmazsan herkes ölücek” diyor kadın.
“Şaka yapıyor olmalısın.”diyorum.
Ardından beni kandırdığını söylüyor ama şu anda dükkanın önünden geçen kadınla beraber olmazsam gerçekten herkesin ölüceğini söylüyor.Bahsettiği kadın sarışın,benden uzun ve iş kıyafetlerinin içinde taş gibi duruyor.
Tabii ki ona inanmıyorum.”Yaşlı bunak”diye söyleniyorum.
“Şurdaki adama bak” diyerek karşıdan karşıya geçen bi adamı gösteriyor ve bir saniye sonra çat.Adam,belediyenin kapatmayı unuttuğu bir rögar deliğine düşüyor.
“Şimdi bana inandın mı?”diyor gizemli teyze.”Tabii ki hayır” diyorum teyzenin gösterdiği kadının peşinden giderken.
Kadının girdiği bara giriyorum ben de.Önce bir içki ısmarlamayı öneriyorum,muhabbetimiz koyulaşınca yemeğe davet ediyorum.O ise içki üstüne kokoreç yemeye bayıldığını söyleyince beraber Koko Musti’ye gitmemizi öneriyorum.
Kokoreçlerimizi yedikten sonra onu evine bırakıyorum,ve beni kahveye davet ediyor.Dünyayı kurtardığım bir gün daha..
Doktor Muharrem bu anlattıklarımı tepki vermeden dinlerken başını aşağı yukarı sallayıp durdu.Sonra yanıma gelerek “Nuri” dedi.”Sana kötü bi haberim var.Aslında bakkaldaki yaşlı teyze gerçek değil.Bak,sen bakkaldayken çekilmiş bir fotoğraf.İçerde kimse yok.”
Gerçekten de bomboş dükkanda gidip dolaptan Ice Tea alırkenki bir fotoğrafım bu.”Ama”diyorum.”O teyze bana Ayşe’yi gösterdi.Teyze gerçek değilse ben nasıl Ayşe’yi fark edip peşinden gidip 1 senedir kimseyle beraber olmadığım halde şak diye onu yatağa attım?”.Doktor Muharrem kafasını sağa sola sallayıp duruyor.”Hayır Nuri” diyor.”Ayşe de senin hayal ürünün.O gerçek değil” diyor.Koko Musti’de tek başıma kokoreç yerken çekilmiş fotoğrafımı sallandırıyor.”Yoo” diyorum.”Bu gerçek değil,fotoşop”.Sağ alttaki tarihi görünce beynimden vuruluyorum.O geceyi gösteriyor.
“Peki” diye başlıyorum ama devamını getirmekte biraz zorlanıcam.”Ayşe gerçek değilse,o gece kimle beraberdim?”
“Sana bunu söylemek zorunda kalmıyacağımı umuyodum”diyor Doktor Muharrem.”Ama hastalığın çok ilerlemiş durumda,o yüzden bunu görmeden bana inanmazsın” diyor.Sıradaki,o gece Ayşe’nin evinde çekilmiş bir fotoğraf.Ama Ayşe yok.Ben ve sevimli kedim Fırfır pek samimi bir şekildeyiz..
26 Ocak 2010 Salı
19 Ocak'ta ne olmuştu?
http://eski.bianet.org/audio/tililili/tuncel_kurtiz.mp3
Tuncel Kurtiz'in sesinden Hrant Dink'in son yazısını dinlemek için tıklatın.ya da yılmaz özdil,emin çolaşan falan okuyup gaza gelin,beyaz bere takın falan,ne bileyim..devletin yaptığı binlerce katli onaylayın.gelecekteki olası katliamlara da çanak çömlek tutun,alkışlayın,aferin.
Tuncel Kurtiz'in sesinden Hrant Dink'in son yazısını dinlemek için tıklatın.ya da yılmaz özdil,emin çolaşan falan okuyup gaza gelin,beyaz bere takın falan,ne bileyim..devletin yaptığı binlerce katli onaylayın.gelecekteki olası katliamlara da çanak çömlek tutun,alkışlayın,aferin.
24 Ocak 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)